DOÇ. DR. KORKUT ÖZTEKİN/ Türk izleyicisinin gündemine bir sinema kahramanı olarak ilk kez 1988 senesinde Tim Burton’ın yönetmenliğinde ve efsanevi Jack Nicolson’un ölümsüz Joker performansıyla girdi Batman karakteri. Jack Nicolson bence, su katıksız en iyi Joker’dir, ne olursa olsun. Heath Ledger diyeceksiniz, haklısınız ama aktör ona yazılan karakteri oynar. Yani Jack Nicolson’un Joker’inin Ledger’in Jokeri kadar ilginç olmaması açıkçası Jack’in suçu değil. Ona da o denli ilginç bir rol yazılsaydı, herkesten iyi oynardı inancındayım. Neyse, Michael Keaton, bu filmde Bruce Wayne/Batman’i canlandırmıştı. Çok bir numarası yoktu; biz daha çok Batman’in kostümü nasıl olmuş, Batmobil’i nasıl yapmışlar, derdindeydik. Aslında oldukça derinlikli bir sanatçı olan Keaton’un Batman’i konu materyali çizgi romanlardakinden daha iki boyutluydu ama film bizim ayaklarımızı yerden kesmeye yetti, ekonomik ve sosyal anlamda oldukça başarılı olan bir takım film serilerinin hayat bulmasına neden olan bir kıvılcım yaktı.
80’Lİ YILLARDA İYİ TANIMIYORDUK
Siz bakmayın, Türk okuyucu olarak da biz Batman’i çok iyi tanımıyorduk. Bir gizem paylaşayım sizinle; Türkiye’ye yabancı yayınların (süreli dergilerin, kitapların, vs.) girdiği yerler Seksenli ve Doksanlı yıllarda tabii ki ülkenin dört büyük şehri olan Ankara, İstanbul, İzmir ve Adana’ydı! Bunun sebebi de bu şehirlerde NATO üsleri, Amerikan konsoloslukları gibi yabancı kurumların bulunmasıydı. Çizgi roman severlerin tavaf ettikleri eski kitapçılar bulunurdu, pek çok yayını okurlar buralardan takip ederlerdi. Tabii ki bu eski kitapçılar sattıkları yayınların büyük bölümünü, bu kurumların ve özel okulların kütüphanelerinin bir biçimde ıskartaya çıkarttıkları arasından toplarlardı.
Tim Burton’un Batman’ine kadar ülkemizde bu karakterin maceraları dilimize tercüme edilerek yayınlanmamıştı. Doksanlı yıllarda televizyonlarımızda başrolünü Adam West’in oynadığı 1966 senesinden kalma Batman’in televizyon dizisi gösterildi. Cezar Romero ve Bruce Lee gibi sinema tarihinin dev yıldızlarının misafir sanatçı olarak rol aldıkları için bu dizi önemlidir. Bruce Lee, Batman’in kardeş dizisi ve yine bir çizgi roman uyarlaması olan Green Hornet (Yeşil Eşek Arısı) dizisinde uşak Kato karakterini canlandırarak sinema kariyerine başlar. Lee’nin bu döneminden esinlenilerek kurgulanmış bir bölüm, Tarantino’nun Bir Zamanlar Hollywood filminde de yer almaktadır.
TİM BURTON VE BATMAN
Doksanlarda televizyonlarımızdan takip edebilme fırsatını bulduğumuz başka bir Batman ise animasyon sanatçısı ve yapımcı Bruce Timm’in özgün tarzı ile bütün karakterleri ve dünyasını yeni baştan icat ederek ortaya koyduğu Warner Bros Stüdyoları’nın Batman çizgi film serisidir. Her ne kadar biz, orijinal seslerini duyma şansına o dönemlerde erişemesek de Mark Hammill (Yıldız Savaşları), Adrien Barbeau (Sis,New York’dan Kaçış), Malcolm McDowell (Otomatik Portakal, Kedi İnsanlar) gibi sanatçılar seslendirme yapıyorlar dizide. Hatta şunu da söyleyeyim, Bruce Timm’in Mask of The Phantasm adlı uzun metrajlı Batman animasyonu, kimilerine göre gelmiş geçmiş en iyi Batman uyarlamasıdır.
Doksanlarda ilki kadar başarı elde edemeyen ancak belki ilkinden çok daha fazla yaratıcısının iç dünyasını yansıtan Batman Dönüyor’u çekiyor Tim Burton. Bu filmde kedi kızı Michelle Pfeiffer, Penguin karakterini Danny DeVito oynuyor; filmin içinde bir yerlerde bence hakkı yenmiş bir Christopher Walken var.
Sonra bayrağı, Batman Daima ve Batman ve Robin ile Joel Schumacher devir alıyor; Batman Daima’da Bruce Wayne’i bir zamanların en önemli jönlerinde olan Val Kilmer canlandırıyor. Ona, kötü adam kontenjanında Jim Carrey, Bilmececi ve Tomy Lee Jones, İki Yüz olarak eşlik ediyorlar. Sonra da başroldeki George Clooney’in bile hatırlamak istemediği bir Zehirli Sarmaşık Umma Truman ve Buz Adam Arnold Schwarzeneger’li Batman ve Robin var ki akıllara zarar.
Tim Burton ve ekranlarda çok popüler olan Bruce Timm’in görsel tarzları, 1940’ların kara film ve gangster polisiyesi estetiğini yeniden popüler hale getirdikleri için benzer yapımlar mantar gibi ürüyor. Varren Betty’li ve Al Pacino’lu Dick Tracy, Alec Baldwin ve Ian McKellen’li Shadow, Disney’in Dark Wing Duck’ı hatta Brandon Lee’li Crow bile buna örnektir. Joel Schumacher ise bu görsel estetiği kendisine özgü bir biçimde dönüştürerek daha jan janlı, ışıl ışıl bir dünya kurgular. O, Batman karakterinin çizgi romancıların tanıdığı, bildiği ve görmek istedikleri gibi değil, daha ziyade Altmışların TV Batman’ının zıpırlığında, absürt ve görkemli bir Hollywood gösterisi olarak sunmayı tercih eder.
NOLAN VE KARA ŞÖVALYE
Bir süre Amerikan sineması, Batman emtiasına uzak kalır. Özellikle Marvel Yayınevi'nin, çizgi roman karakterlerinden yetişkinlere yönelik olan markalarıyla üç beş deneme görüyoruz sinema dünyasında Doksanların ikinci yarısında. Blade, X Men gibi… Peter Jackson’un Yüzüklerin Efendisi Üçlemesi ile kapanan bin yıl, popüler sinema yapımcılarının ilgisini bu kez farklı bir aleme yönlendirmelerine sebep oluyor ve sessiz sessiz Christopher Nolan’ın Kara Şövalyesi serisi geliyor.
Jason Borne ve James Bond gibi karakterlerin hikayelerinin daha gerçekçi bir zeminde anlatıldığı, konu materyallerinin haddinden fazla ciddiye alındığı bir dönem başlıyor. Batman karakterini Christian Bale’in oynadığı, neredeyse tamamı İngiliz oyunculardan oluşan bir ekip ile birlikte kurgulanan Kara Şövalye üçlemesi, Yarasa Adam ve dünyasını benzer bir sahicilikte betimleme çabası içindedir. Batman’in sahip olduğu bütün o sıra dışı teknolojiler, artık imkanı olan birinin erişimindeki akla yakın şeyler gibi sunulmaktadır. Batman’in kostümü aşırı pahalı olduğu için terk edilmiş bir askeri kıyafet projesinin prototipidir; Pelerini yamaç paraşütü ekipmanı olarak tasarlanmış, elektrik akımı verildiğinde sertleşen bir akıllı kumaştır, maskesi birkaç Çin oyuncak firmasına, naylon fatura kesen paravan şirketler aracılığıyla de-monte olarak yüksek miktarlarda ısmarlanmıştır; Maskenin tepesindeki yarasa kulakları telsiz vericilerini saklamak için tasarlanmıştır; meşhur Bat-mobil ise ordunun istihkam birlikleri için yapılmış bir hafif zırhlı piyade aracıdır. Bu da Wayne Anonim Şirketi’nin askeri ihaleler yığını içinde kaybolup gitmiş projelerinden biridir. Bruce Wayne’in sadık uşağı ve yardımcısı Alfred, emekli bir SAS komandosu ve sıhhiyecidir. Bu sayede Wayne malikanesindeki gündelik işlerle ilgilenmenin yanı sıra Batman’in operasyonları ile alakalı her türlü destek hizmetini sunabilmektedir. Bir üçleme olarak düşünülen serinin ilk filmi Batman Başlıyor, karakterinin doğuşunu anlatır; İkinci film Kara Şövalye, kahramanın dengi ile yüzleşmesini konu eder, üçüncü film Kara Şövalye Yükseliyor, çağdaş Dünya’da Batman gibi bir karakterin gerçekten var olup olamayacağını sorgulatarak öyküyü kapatır. Bence daha da fazlasına lüzum yoktur ama yapımcıların doymak bilmez para sevdası, Batman severlerin karakteri beyaz perdede daha çok görmek isteğiyle birleşince yeni projelerle hikaye sürer gider.
Süper kahramanlarını yeni baştan yaratmak
Christopher Nolan’ın Kara Şövalye serisine de ilham kaynağı olan, ünlü çizgi romancı Frank Miller’in kaleme aldığı Kara Şövalye Dönüyor adlı grafik roman, Zack Synder ve Robert Rodriguez gibi sinemacıların baş ucu kitabıdır. Açıkçası Allan Moore, Grant Morrison, Neil Gaiman gibi yazarlarla birlikte Frank Miller, Umberto Eco’nun Süpermen Olmak adlı makalesini ciddiye alan ve Amerikan süper kahramanlarını yeni baştan yaratmak işine kollarını sıvamış bir yazardır. Hem resimleyip senaryolarını yazdığı grafik romanlar, İki binlerin başından itibaren sırasıyla sinemaya uyarlanmıştır (300, Günah Şehri, Xerxes). Frank Miller, Yirminci Yüzyıl’ın çağdaşlaşma fırtınasında daha da zalimleşen yeni neslin algısına uygun biçimde, bu demode çocuk yazını karakterlerini baştan anlatmaktadır.
Batman karakteri Superman markası ile birlikte Amerika kökenli DC (Dime Comics/Dedective Comics) Yayınevi'nin sancak gemisi markası. İlk kurulduğu dönemden itibaren DC Comics’in en büyük hasmı Marvel Comics olmuş ve hep birbirleriyle rekabet etmişler. Birbirlerinden yazar ve çizer transfer etmişler, fikir çalmışlar, birbirlerini taklit etmişler, bazen aynı şeyi, aynı anda düşünmüşler. İlk gerçek anlamda beyaz perdedeki küresel boyutta başarılı süper kahraman uyarlaması 79’da Cristopher Reves‘in başrolde oynadığı ve Richard Donner’in yönettiği Superman’dir. Bunu, yine Superman karakterini konu eden birkaç devam filmi ve sayısız TV dizisi takip eder ve ardından 89’da bayrağı Batman devir alır. Marvel Comics’in içerik dünyasını sinemaya taşıma macerası ancak doksanlardan sonra başlar. Reves’in ölümsüz performansını aşacak fizikte bir oyuncu olmadığı için ve sanatçı aramızdan pek de hoş olmayan bir biçimde ayrıldığından dolayı (bir binicilik kazası sırasında Cristopher Revess, felç kalarak kalan yıllarını özel bakıma ve yaşam destek sistemlerine bağımlı olarak geçirir) yerinin doldurulması çok zor, büyük bir boşluk bırakır. Bu arada Marvel sinema evreni son derece girift bir biçimde bütün parçaları birbirine bağlantılı bir dünyayı adım adım örmüş, süper kahraman filmlerinin çok karlı bir iş olduğunu herkese ispatlamıştır. Öyle ki Spielberg ve Scorcese gibi ustalar, artık kendi filmlerini oynatacak sinema bulamadıklarından yakınmaktadırlar. Amerikan sineması toplumsal gerçekçi yapımlara ve dramlara tamamen sırtını dönmüş gibi görünmektedir. Bu arada Zack Synder, Superman karakterini Çelik Adam’da uyarlamaya karar verdiğinde Warner Bros zaten uzun yıllardan beri kendisine ait olan DC çizgi roman karakterlerini, Marvel’inkine benzeyen birbiriyle bağlantılı olan bir dizi uzun metrajlı film serisiyle beyaz perdeye taşımaya karar verir.
Robert Pattison’lu Yarasa Adam
Nolan’ın Kara Şövalye üçlemesinin tadı hala damağımızdayken, bu kez Batman karakterini Ben Afleck’in canlandırması söz konusu olur. Affleck bu karakteri üç farklı filmde canlandırır, hatta bir ara sadece tek başına kendi yazıp yönettiği bir Batman filmi projesi söz konusu olur. Ancak sanatçının çalkantılı özel hayatı ve bir takım fikir ayrılıkları yüzünden bu proje yatar ve şu sıralarda sinema salonlarıyla gündemimizi meşgul eden Robert Pattison’lu Yarasa Adam filmine doğru evrilir.
Alkol yasağı döneminin karakteri
Batman, 1918-1933 büyük alkol yasağı döneminin yarattığı kurgusal karakterlerden biri. A.B.D. kültüründe grafik mizah ve karikatür sanatı farklı bir evrim gösteriyor. Doğrudan siyasi eleştiri içerikli, siyasetçilerle dalga geçen komik çizgilere dayalı bir görsel mizah anlayışından daha ziyade kurmaca bir dünyada (kimi zaman fantastik özelliklere sahip olan) mitolojik kahramanlara benzeyen karakterlerin hikayelerinde, semboller ve metaforların arkasına saklanarak gündemi ele almak alışkanlığı gelişmiş. Göçmen Amerikalıların yalnızlığını, birbirinin kültürünü, dilini, yaşam tarzını anlamayan, garip ve itici bulan insanların farklı olana karşı duyduğu ön yargı ve çekimserliği süper kahraman anlatılarında görebilirsiniz. Sokaktaki şiddet, hukuka, sisteme ve iktidara güvenmeyen, bu yüzden kanun dışı yollarla organize olarak kendi töresini ve adalet anlayışını dayatmaya çalışan insanların, yeni geldikleri bu topraklara kök salma mücadelelerinin bir sonucu. Martin Scorcese, New York Çeteleri filminde masalsı ve abartılı bir şekilde bunu işlemişti; Hatta Daniel Day Lewis’in efsanevi Kasap Billy karakteri çarpıtılmış bir Kaptan Amerika gibi okunabilir. Açıkçası bu karakterle Allan Moore’un devrimci grafik romanı Watchmen’deki Komedyen karakterine gizli bir selam çakma olduğunu bile düşünüyorum; hele ki o bıyık ve yüz yarası yok mu?
2022’DE SIKICI TİPLEMEYE DÖNÜŞTÜ
Billy The Kid, Jesse James, Bony ve Clyde, Derringer, Al Capone gibi Amerika’nın yaldızlı yıllarının destanlaşmış suçlu karakterlerinin izlerini görmek mümkün, çizgi romanların kötü adamlarında. Söz konusu Batman olduğunda, Penguen, Bilmececi, Deli Şapkacı, Kil Surat, Katil Timsah, Şakacı gibi her biri birbirinden renkli tımarhane kaçkını, şeytani karakterlerinde yukarıdakilerin hepsinden biraz var. Her ne kadar çağına özgü bir ergenin güç fantezisi olsa da artık öyküsü, tekrar tekrar ve yeniden ısıtılarak önümüze konduğu için, 2022’ye gelindiğinde akıl dışı, rahatsız edecek kadar sıkıcı bir tiplemeye dönüştüğünü söylemek zorundayım. Artık defalarca kez farklı aktörlerle, yeni çıkan I-Phone modelleri gibi milimetrik müdahalelerle güncellenmeye çalışılmış eski bilindik kostümüyle ve arabasıyla, aynı hikayeyi farklı bir bakış açısından izlemek istiyorsanız buyurun sinemaya. Tabii ki arada bir hamburger yemek de lazım ama dikkat edin de kolesterolünüz tavan yapmasın.
Yorum yazarak Gazete Yenigün Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gazete Yenigün hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gazete Yenigün editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gazete Yenigün değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Gazete Yenigün Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gazete Yenigün hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gazete Yenigün editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gazete Yenigün değil haberi geçen ajanstır.