Fadime ALTANHAN / YENİGÜN - DEVA Partisi İzmir Olağan Kongresi için İzmir'e gelen DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Ege Sanayicileri ve İşinsanları Derneği(ESİAD), Liderler Buluşması programına katıldı. 6 muhalefet partisinin imzaladığı Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem mutabakatına değinerek, önemli olanın mutabakat değil hayata geçirileceği süre olduğunua dikkat çeken Babacan, "İlerleyen günlerde yeniden bir araya geleceğiz ve bunan sonraki süreç yani geçiş sürecinin yol haritası için çalışmalar gerçekleştireceğiz. Bir sonraki cumhurbaşkanının bu yol haritasına uyacağını taahhüt etmesi lazım. Aksi halde Türkiye bir kaosa sürüklenir" dedi.
İzmir'de bir otelde gerçekleşen programa DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'ın yanı sıra
ESİAD Başkanı Mustafa Karabağlı, ESİAD Yüksek İstişare Kurulu Üyeleri, DEVA Partisi Ekonomi ve Finans Politikaları Başkanı İbrahim Çanakçı, DEVA Partisi İzmir İl Başkanı Seda Kaya Ösen, Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyesi Eyüp Sevimli, Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Başkanı Yusuf Öztürk, Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı Başkanı Mehmet Ali Susam ve İzmir iş dünyası temsilcileri katıldı.
"Türkiye, savaştan daha çok etkileniyor"
Pandemi ve Rusya-Ukrayna Savaşı'nın ülkeler üzerindeki etkisine değinerek konuşmasına başlayan ESİAD yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Karabağlı, pandeminin ülkelerin ekonomilerini küçülttüğünü ve bu durum düzeltilememişken patlak veren yeni bir krizin kapısını açtığını dile getirdi. Türkiye’nin hali hazırda bir krizle mücadele ederken savaşın etkilerini de en derinden hisseden ülkeler arasında geldiğini belirten Karabağlı, “Türkiye, Rusya-Ukrayna savaşına son derece kırılgan bir ekonomiyle yakalandı. 2021 yılı sonbaharıyla birlikte giderek artan enflasyon, yüksek döviz kuru ve kurlardaki öngörülemez dalgalanma neticesinde iyice kırılgan hale gelen Türkiye ekonomisi, savaştan diğer ülkelere göre daha fazla etkileniyor. Enflasyonun yüzde 50’nin üzerinde seyrettiği, üretici fiyatlarındaki artışın yüzde 100’ü aştığı bir ekonomide, bu iki ülkeyle güçlü ekonomik bağlantılarımız göz önünde tutulduğunda, savaş kaynaklı sıkıntıların çarpan etkisi yaratacağını düşünüyoruz. Türkiye, Hükümetin ısrarla izlediği politikalar neticesinde yüksek enflasyon ve yüksek döviz kuruna sürüklenmiştir. Merkez Bankasının 2021 Eylül ayından itibaren art arda aldığı ve beş puanı bulan faiz indirim kararlarından sonra, Türk parası dolar ve avro karşısında hızla değer kaybetmiştir. Merkez Bankası tarafından piyasaya yapılan doğrudan müdahalelerden istenen sonuç alınamayınca, 21 Aralık 2021 itibariyle “kur korumalı TL mevduatı” olarak adlandırılan modele geçilmiştir. Bugün, kur korumalı TL mevduatında üç ay vadeli hesaplar bugünden itibaren dolmaya başlıyor. Kur korumalı hesapların başladığı tarihteki kur ile mevcut kur dikkate alındığında Hazine’nin yükünün giderek arttığı söylenebilir.Merkez Bankasının para basmaya devam etmesi enflasyonun artması, Hazinenin kaynak aktarımı ise, vergi gelirlerimizin mevduat sahiplerine aktarılması sonucunu düşündürebilir” dedi.
"Türkiye'nin kırılganlığı yüksek enflasyon"
Türkiye’nin en büyük kırılganlığının yüksek enflasyon olduğunu ifade eden Karabağlı, “TÜİK verilerine göre; enflasyon Şubat ayında yüzde 4,81 artmış, yıllık enflasyon yüzde 54,44’e yükselmiştir. Yıllık enflasyon yüzde 14 olan politika faizinin oldukça üzerindedir. TÜİK tarafından açıklanan Şubat ayı ÜFE’ye baktığımızda ise, yıllık yüzde 105,01’lik bir oran karşımıza çıkmaktadır. Aynı ayın yıllık yüzde 54,44’lük TÜFE oranı ile mukayese ettiğimizde, ÜFE ile TÜFE arasındaki makas açıklığının artarak devam ettiğini görüyoruz. Bütün bunlar neticesinde Türk lirası, Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte en çok değer kaybeden para birimleri arasında yer aldı. Savaşın uzaması öncelikle daha az turizm geliri ve daha yüksek enerji ithalat faturası anlamına geliyor. Enflasyonun düşürülmesi, döviz kurunda istikrarın sağlanması ve Türkiye üzerinde yeniden güven tesis edilebilmesi için öncelikle kurumsal ve düzenleyici ortamın güçlendirilmesi ve öngörülebilirlik ve şeffaflığın sağlanması gerekiyor. Merkez Bankasının bağımsızlığının ve güvenilirliğinin sorgulanması finansal piyasa istikrarsızlığı konusunda etkili olduğunu düşünmekteyiz” diye konuştu.
"Sürdürülebilir tarım tedbirleri hayati önem taşıyor"
Dünyadaki önemli bir krizinde iklim değişikliği olduğunu belirten Karabağlı, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın ve sürdürülebilir tarım politikalarının önemine vurgu yaptı ve “Avrupa Yeşil Mutabakatı ile hız kazanan yeşil ve döngüsel ekonomiye geçiş, ülkemizin önümüzdeki dönemde en önemli gündem maddeleri arasında olmalıdır. AB bu konuda öncü rol üstlenerek çok önemli bir adım atmış ve 2050 yılında iklim-nötr ilk kıta olma hedefini ortaya koyarak Avrupa Yeşil Mutabakatı’nı açıklamıştır. Türkiye’nin 2053 iklim nötr hedefi ve Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum amacıyla çıkardığı Yeşil Mutabakat Eylem Planı son derece önemli adımlardır. Dünyada yeniden esmeye başlayan soğuk savaş rüzgarlarını ticaret savaşları ve ekonomik güç çekişmeleri besleyecektir. Bu noktada, Yeşil Mutabakatın ticaret politikalarına yansıması ve karbon fiyatlandırma mekanizmalarının sektör bazında giderek genişleyerek devreye girmesi beklenmelidir. Önümüzdeki dönem için hayati konulardan biri de sürdürülebilir tarım için alınması gereken tedbirlerdir. COVİD 19 krizi ve Rusya-Ukrayna savaşı, tarım ve gıdada kendi kendine yeterliliğin önemini bir kez daha ortaya koymuştur. 2021 yılında ülkemizde tarım sektörü yüzde 2,2 küçülmüştür. Özellikle son yıllarda tarım ürünlerinde artan ithalat zorunluluğu, iklim değişikliğinin öngörülen etkilerini de dikkate almak suretiyle tarım politikalarımızın bir plan dahilinde ve ürün bazında yeniden belirlenmesi gerektirmektedir” ifadelerini kullandı.
“Sebebi devletin niteliğinin kaybolması”
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “Türkiye’nin tarihinde görüşmemiş bir krizle karşı karşıya olduğunu belirterek konuşmasına başlayan Babacan, ekonomik krizden kurtulmanın temelinin adalet ve demokrasi olduğunu belirtti ve “Aklın yolu bir. Türkiye’de gerçekçi bir yol izleyen herkes aynı kavramada buluşuyor. Ama bunun hayata nasıl geçirileceği en önemli sorulardan biri olarak karşımızda. Türkiye’de iyi dönemlerimiz de oldu kötü dönemlerimiz de. Şu anda her açıdan sıkıntıların büyük olduğu bir dönemdeyiz. Sıkıntıları halka sorduğumuzda ilk sırada ekonomik sıkıntılar geliyor. Hayat pahalılığı, yoksulluk, işsizlik... Bu sorunların kök sebebine baktığımızda Türkiye’nin son yıllarda artan bir şekilde devletin niteliğinin kaybolması. Türkiye’nin özgürlük ortamının git gide daralması olduğun görüyoruz. Ekonomi öyle bir alan ki… Ekonomi bir zemine oturuyor; o temelde hukuk adalet, özgürlükler, insan hakları ve demokrasi var. Siz o temeli sağlamadıktan sonra üzerine sağlam bir ekonomi inşa edemezsiniz. Yatırım için güven gerekiyor. Güven ortamının oluşmadığı bir ülkede böyle bir krizle karşılaşırsınız. Güvenin olmadığı bir ülkede ekonominin düzelmesi mümkün değil. Türkiye şu anda fiilen bunu yaşıyor. Yönetimin tek elde toplanması, demokrasinin zafiyet içinde olması, özgürlüklerin kısıtlanmış olması ve hukukun işlememesi en önemli nedenlerden. Biz bunları gördüğümüz için yeni bir siyasi hareketin elzem olduğunu düşündük. 2018-2019 yıllarında geniş araştırmalar yaptırdık. Şu anda insanlar iktidar partisine oy veriyorsa daha kötüsü olur korkusuyla veriyor. Muhalefet partilerine destek veren vatandaşlarımızın ana motivasyonu da bir an önce bu iktidardan kurtulalım da ne olursa olsun mantığı var. Bu tabloyu gördüğümüz için yeni bir siyasi hareket başlattık. Ardından 2021 yılında DEVA Partisi’ni kurduk. Bizim parti programımız özgürlüklerle başlıyor. Ardından hukuk ve adalet geliyor” açıklamalarında bulundu.
“İmzalanan mutabakat bir hedeftir”
Örgüt yapısı hakkında da bilgi veren Babacan, 6 muhalefet partisinin imzaladığı Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem mutabakatına değinerek, önemli olanın mutabakat değil hayata geçirileceği süre olduğunua dikkat çekti. Babacan, “Örgüt yapımız diğer siyasi partilerden farklı. Ülke genelinde yönetimlerimizin yüzde 85’i siyasete DEVA Partisi ile giren kişiler. İl başkanlarımızın yarısı bize internet üzerinden başvurmuş ve o şekilde tanıştığımız insanlar Biz dürüstlüğe ve çalışkanlığa baktık. Üyelerimizin yüzde 36’sı ise 30 yaş ve altından oluşuyor. Üyelerimiz arasında bir araştırma yaptık ve üyelerimizin yüzde 33’ü daha önce AK Parti’ye yüzde 20’si ise CHP’ye oy vermiş insanlar. Biz bir Türkiye partisi olmayı hedefledik ve bunu yapıyoruz. Diğer siyasi partinin güçlü ve zayıf olduğu bölgeler vardır. AK Parti’nin İzmir’de kolay siyaset yaptığı ve zorlandığı ilçeler vardır. CHP’nin de zorlandığı ilçeler vardır. Ama biz 30 ilçede de çok rahat faaliyet gösterebiliyoruz. Çünkü biz kimlik siyaseti yapmıyoruz. Bizim vizyonumuz; özgür, adil ve zengin bir Türkiye. Bir yandan büyümeye devam ederken bir yandan da her alanla ilgili programlar hazırlıyoruz. Bunların ilki Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem çalışmasıydı. Bundan 15 ay önce bunu tamamladık. 74 maddelik bir metinle ne yapmak istediğimizi açıkladık. Ama anayasa değişikliği demek mecliste nitelikli çoğunluk demek. Yakın siyasi tarihimizde hiçbir zaman Anayasayı tek başına değiştirecek bir çoğunlukta olmadı. 6 siyasi partinin bir araya gelip imzaladığı mutabakat eylül ayından bu yana çalışılan bir şey. Biz diğer partilere gidip kendi çalışmamızı sunduk ve onlardan da kendi çalışmasını hazırlamalarını istedik. Onlar da hazırladığında bir araya gelip ortak bir metin hazırladık. Bu bir ilktir Türkiye’de. 6 partinin bir araya gelip noktasına virgülüne kadar bir metinde uzlaşması… Bu demokrasimiz açısından çok önemli bir adımdır. Ama tek başına yeterli değildir. İmzalanan mutabakat bir hedeftir. Ama o hedefe nasıl ulaşılacağıyla ilgili şu anda elimizde bir şey yok. Çünkü ilk seçimler mevcut anayasaya göre yapılacak. İlk seçimle parlamenter sistemin uygulanmaya başlayacağı tarih arasındaki geçiş süreci çok önemli. Eğer doğru yol alınmazsa her türlü itlafa açık olunur” diye konuştu.
“Yol haritasını belirlemek için bir araya geleceğiz”
İlerleyen günlerde 6 siyasi parti liderinin geçiş süreci üzerine yol haritasının belirlemek için yeniden bir araya geleceklerini söyleyen Babacan, Türkiye’de sorunlarından çıkışı için de süre vererek, “İlerleyen günlerde yeniden bir araya geleceğiz ve bunan sonraki süreç yani geçiş sürecinin yol haritası için çalışmalar gerçekleştireceğiz. Bir sonraki cumhurbaşkanının bu yol haritasına uyacağını taahhüt etmesi lazım. Aksi halde Türkiye bir kaosa sürüklenir. Seçimi kazanırız ama Türkiye’yi kaybederiz. Biz güçlü birini arayalım ve o her şeyi düzeltsin. Biri desin ki bütün gücü bana verin ben her şeyi halledeceğim desin. Bu öneri bazen insanlar için cazip bir teklif olabiliyor. Ama bu olduğunda seçimi kazanıp Türkiye’yi kaybedebiliriz. Demokrasi kazanımlarını kaybedebiliriz. Zaten vatandaşlarımız da bunu gördüğü için hala bir tereddüt içinde. Tamam bu iktidar gitsin diyor ama neler yapılacağını soruyor. Biz bunun için çalışmalarımız başladık. Eylem planlarımızı hazırladık. Neyi, nasıl yapıp, hangi kanunu çıkaracağımızı açıkladık. Biz yetki elimize geçtiğinde yapacaklarımız bunlardır diyoruz. Hatta ilk 90 dakikada yapılacakları bile söylüyoruz. Onlar da özgürlükler… Şu anda çoğu STK’ların çoğunun konuşmamasının hukuki bir dayanağı yok. Fiili bir baskı var. Mevcut hükümet bunu korku ve baskıyla yapıyor. İlk 90 dakikada bu düzeltilecek. Şu anki kriz… En fazla 6 ayda Türkiye bu krizden kurtulur. Özgürlükler sorunu ilk 90 dakikada yapılacak bir basın açıklamasına bakar. Biz kendimize, kadrolarımıza güveniyoruz. Ayrıca dünyayı ve ülkedeki krizleri iyi analiz ettiğimizi ve kriz konusunda iyi bir kadromuz olduğuna inanıyoruz. Türkiye iyi yönetildiğinde bütün bu sorunlar aşılacaktır” ifadelerini kullandı.ESİAD, sivil toplum kuruluşlarının katılımcı demokrasinin güçlenmesinde, ülkelerin sosyo-ekonomik gelişmesinde önemli rol oynadığını ve bunun sorumluluklarını taşımaları gerektiği anlayışıyla faaliyet gösterdiğini söyleyen ESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Karabağlı, “Dünyamız, Covid-19 pandemisinin ortaya çıkmasından bu yana zor günler yaşıyor. Küresel ekonominin daraldığı, işsizliğin arttığı, ekonomik kırılmaların yaşandığı, sosyal ve ekonomik eşitsizliklerin derinleştiği günler yaşandı, yaşanmaya devam ediyor. Ülke ekonomileri 2021 yılında Covid-19 krizinin yarattığı çıkmazdan kurtulmaya çalışırken küresel sistemdeki istikrarsızlık ve belirsizlik her alana yansıdı. Yükselen enerji fiyatları, tedarik zincirlerindeki aksamalar, arz talepdengelerinde ortaya çıkan bozulmalar ve enflasyonist baskılar, küresel güçlerin çekişmesini, gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomiler arasındaki ayrışmayı daha da belirgin hale getirdi” dedi.
"Baskın seçim olabilir"
Yeni seçim yasası kanun teklifiyle birlikte erken ya da baskın seçimin önünün açıldığını ifade eden Babacan, 6 muhalefet partisinin cumhurbaşkanı adayının kim olacağı sorusuna da değindi. Önemli olan cumhurbaşkanı adayının kim olacağından çok, cumhurbaşkanının görev, yetki ve niteliklerinin belirlenmesi olduğunun altını çizdi ve “Özellikle son yasa teklifinin meclise sunulmasıyla ibrikte seçim tarihinin 2023 Mayıs-Haziran ayında olacağı ihtimali yükseldi. Baskın seçim ihtimalini hep düşünmek gerekir. Bunun için siyasi partiler arasındaki ilişki zeminin sıcak tutulması gerekiyor. Ocak sürekli kaynamalı ki servise açık olsun. Başkanlık sisteminde cumhurbaşkanın kim olacağı çok kilit bir konu. Önemli olan cumhurbaşkanlığını kazanabilmek. Bu yüzden de cumhurbaşkanının ne yapacağının belirlenmesi çok önemli. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemle birlikte Parlamento güçlenecek. Bunun için dikkat etmek ve iyi odaklanmak gerekiyor. Biz bunun için çalışıyoruz. Erken seçimin ilan edilmesi ve seçim arasında 60 gün olur. Biz bu süre içinde bunu yapabiliriz Ama cumhurbaşkanı adayının kim olacağı tartışmasının çok da doğru olmadığını düşünüyoruz. Çünkü kişiler tartışılırsa sansasyonel olur ama sıralama doğru olmaz. Önce neler yapılacağını konuşalım. Şahıs ihtiraslarını kapatıp neler yapılacağının konuşulmasının Türkiye için daha önemli olacağını düşünüyoruz” diye konuştu.
Yorum yazarak Gazete Yenigün Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gazete Yenigün hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gazete Yenigün editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gazete Yenigün değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Gazete Yenigün Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gazete Yenigün hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gazete Yenigün editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gazete Yenigün değil haberi geçen ajanstır.