Gücüğüm, herkesten küçüğüm.
Bir bilmecem var çocuklar. Haydi sor sor. Sordum işte.
Gücüğüm, herkesten küçüğüm, uzun kış gecelerinde ocak başında alevlerin yalımında nenelerimizin bilmecesinin yanıtı Şubat ayıydı.
Aralık uzun geçti, say say bitmiyor 31 gün, yılbaşını devirdik, Ocak uzun geçti, 31 gün veee en küçük aya geldik. Hızlı hızlı geçiyor.
Dünyada 4 mevsimi yaşayan nadir ülkelerden birisi benim ülkem, güzel vatanım, canım. Yok yok, 4 mevsim değil, 8 mevsim, daha doğrusu benim bilimsel katkım olsun, 4 ara mevsimle toplam 8 mevsimi yaşayan ülkemizin güzel insanları. Yok yok abartıyorum, 12 mevsimi olan güzel ülkemiz. Bakın şöyle: İlkbahar, yaz, sonbahar, kış. Bunlar ana mevsimler.
Ara mevsimler: Yaz biterken bir geçiş mevsimi yaşarız, Kışa girerken bir geçiş mevsimi yaşarız. İlkyaz, Sonyaz. Daha incelteyim mevsimleri: Kışa girerken, kış ve kıştan çıkarken; ilkbahara girerken, ilkbahar ve ilkbahardan çıkarken; yaza girerken, yaz ve yazdan çıkarken; sonbahara girerken, sonbahar ve sonbahardan çıkarken! İliklerimize kadar an an yaşıyoruz değil mi bu ince mevsimleri.
Şubat erkenci ağaçların kanıp çiçek açtığı ay. Kandırıkçı ay! Mart net, kocakarı soğuğu ve ardından bahar!
Bu yıl Şubat 28 gün çekiyor. En son 2016 yılında 29 gün çekti. 4 yılda bir 29 gün çektiğine göre seneye 2020’de yine 29 gün çekecek. Yaşasın!
Niye 30 veya 31 gün değil de 28 gün çekiyor, inanın bilmiyorum. Bu bir coğrafi gereklilik mi, yoksa bir kralın aklına estiği gibi günleri, ayları ayarlaması mı?
Kefere Julius Sezar Şubat’tan bir gün almış, kendine bir ay yapmış, Temmuz ayı 31 çekmiş ve o aya kendi adını vermiş.
Ben de kendime bir ay yapacağım!
Hani gökyüzünde yıldızlara bakıp “İşte bu benim yıldızım” demiyor muyuz?! Aynı onun gibi, bu benim ayım, bu benim günüm, neden demeyelim? Sizin ayınız hangisi, gününüz hangisi? Bir ayı olmalı insanın, bir günü, en uğurlusundan, en bereketlisinden, en güzelinden, en ardı çiçek açanından.
Gücüğü sever Anadolu, Kahramanmaraş’ta Elbistan’ın bir köyüdür; Gücük.
Kuyruksuz, gelişmemiş, kuyruğu kesik hayvana gücük demiş benim köylüm.
Dört nala gelip uzak Asyadan, at sırtındaki insanımız semerin, eğerin arka kısmına gücük demiş. Terkisine atlayıp dörtnala ovalarda saçını yelde savuranların ülkesindeyiz.
Hadi ayları sayalım: Ocak, Gücük, Yelin, Açaray, Gülay, Bozaran, Biçim, Derim, Verim, Ekim, Kasım ve Aralık!
Cumhuriyetimizin aylara verdiği adlar, bu adları hatırlayanımız var mı, bu aylara dönelim mi, fabrika ayarlarımıza.
Türk Dil Kurumu halk ağızları sözlüğünde insanımızın sözcük zenginliğini görürüz. Gücük, palto olur kimi yerde, kimi yerde utanma olur, kimi yörede zampara, çapkın olur.
Gücüğüm, herkesten küçüğüm. Ardı Mart. Martın ardı? Bahar mı? Yaşayıp göreceğiz.
Yorum yazarak Gazete Yenigün Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gazete Yenigün hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gazete Yenigün editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gazete Yenigün değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Gazete Yenigün Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gazete Yenigün hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gazete Yenigün editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gazete Yenigün değil haberi geçen ajanstır.