C. Şefik Koldaş'ın 15 Mart 2023 tarihli Yenigün Gazetesi'ndeki köşe yazısıdır.
Hepimiz biliyoruz; ülkemiz, 6 Şubat'ta belki de tarihinin en ağır felaketlerinden birini yaşadı. Şu ana dek açıklanan ölüm sayıları 50 bine yaklaşmakta. Maddi kayıpların ne kadar olacağını tahmin bile edemiyoruz. Ekonomi ne denli hırpalanmıştır? Onu da ancak kesin hasar belirlemelerinden sonra anlayabileceğiz.
Bunların ötesinde; AFAD ve özellikle Kızılay’ın hizmetleri üzerinden çok ciddi bazı eleştiriler ve soru işaretleri yaşandı.
O halde; izninizle Kızılay’la birlikte onun ana kuruluşu olan “Kızılhaç” hakkında kısa bilgi aktarmama ne dersiniz?
Kızılhaç; İsviçreli Jean Henry Dunant tarafından kurulmuştur. Dunant; 1859 yılında, İtalya’daki Solferino’daki bir savaş ertesindeki her iki tarafta oluşan yaralıların durumundan çok etkilenmiş, bu etkileşimini “Bir Solferino Hatırası” adıyla yazdığı kitabında dile getirmiştir. Ardından, kitabın ilgi görmesinden yararlanarak beş arkadaşı ile birlikte Kızılhaç’ın temellerini oluşturmuştur. Osmanlı Devleti; Kızılhaç örgütünün kuruluş aşamasındaki oluşumuna Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti adıyla katılmıştır.
Cumhuriyetin kuruluşundan sonra 1935 yılında Kızılay adı kullanılmaya başlanmıştır.
Ülkemizin geçirmiş olduğu büyük felaket bize belki de unutmak üzere olduğumuz bazı düşünceleri geri getirdi. Bu düşüncelerin bana kalırsa en önemlisi, ilk sırada geleni devlet kurumlarına inanmanın zayıflaması olmalıdır.
Ne bileyim, bizler yaşımız gereği devlet kurumlarının kayıtlarına ve onların dışa vuran sonuçlarına hep inanmışızdır. Geçmişteki adıyla Devlet İstatistik Enstitüsü’nün açıkladığı rakamlara inanmamak gibi bir düşünceye hiçbir zaman yakınlık göstermemişizdir.
Anımsıyorum, üniversite eğitimim sırasında Merkez Bankası’nın, o zamanlar (1962-1963) “Aylık Bülten-Bulletin Mensuel” başlığı altında yayımlanan bir kitapçığı vardı. Adından da anlaşılacağı üzere ülkenin ekonomik tüm göstergelerini orada görebilmek olasıydı. İ.Ü. İktisat Fakültesi öğrencisi olarak zaman zaman Bankanın Karaköy’deki Bankalar Caddesinde bulunan İstanbul Şubesine gider o bülteni edinirdim. Birçok sayısını yakın zamana kadar saklıyordum. Oradaki rakamsal bilgiler için en ufak bir şüphe duymuyordum, toplum da aynı duyguları taşıyordu sanırım.
***
Haydi, günümüze gelelim. Yüce devletimizin kurumlarının açıkladığı bilgilerin hangisine yeterli derecede inanabilirsiniz? Bırakın bilgileri, o kurumlara hangi ölçüde inanıyoruz?
İktidar partisinin bir bakıma ortağı sayılabilecek konumdaki MHP’nin lideri Sn. Devlet Bahçeli’nin Anayasa Mahkemesi’nin HDP hakkında verdiği karara karşı takındığı tavrı nasıl değerlendirebiliriz? Anayasa Mahkemesi’nin “Terörün Arka Bahçesi” olarak tanımlanması, doğrusu bu ya benim içimi ürpertti. Kısaca yazacağım; Sn. Bahçeli’nin bu terörün arka bahçesi tanımlamasının yanında neredeyse küfre benzeyen kelimeler bile kullanılmış. Ne denilebilir ki?
Bu arada Saadet Partisi lideri Sn. Temel Karamollaoğlu’nun söylediklerine de göz atalım isterseniz. Gazetelerimizden okuyoruz, bakın ne demiş: “Kızılay’a kan bile vermem”. Bilinmez, belki de haklıdır. Şu deprem günleri sürecinde Kızılay hakkında duyduklarımızı şöyle bir değerlendirin o zaman yazdığım gibi Sn. Karamollaoğlu’na hak da verebiliriz.
Ülkemizin ciddi kurumlarından olan “MetroPOLL Araştırma Şirketinin” yaptığı araştırma sonuçlarına göre güvenilirlik açısından “Kızılay” sonuncu sırada yer almıyor mu? Ne kadar acıdır.
Ancak; Kızılay gibi bu topluma her alanda hizmet etmiş bir kurumun hakkını vermek de gerekir. Şimdilerdeki acınası durumunu bir kenara bırakalım. İlkokullardan başlayarak Liselere kadar her türlü eğitim kurumlarımızdaki sınıfların en prestijli çalışma kolları arasında “Kızılay Kolu” her zaman ön sıralarda idi. O kolun çalışmalarına katılmak, o kolda görev almak her öğrencinin hedefi gibiydi. Ulusal bayramlarda kâğıttan yapılmış minicik Kızılay rozetlerini iğneleyip yakalara iliştirmek öylesine kutsal bir görev değil miydi?
Deprem olsun, sel felaketi olsun, salgın olsun ya da benzer felaketlerde yardıma koşan ilk kurum olarak her zaman Kızılay adı duyulmaktaydı. Savaş alanlarındaki çalışmalarından söz etmenin gereksizliği üzerine bir şeyler yazmama gerek var mıdır?
Esenlikle kalınız…
Yorum yazarak Gazete Yenigün Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gazete Yenigün hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gazete Yenigün editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gazete Yenigün değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Gazete Yenigün Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gazete Yenigün hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gazete Yenigün editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gazete Yenigün değil haberi geçen ajanstır.