İkinci yüzyılda nasıl bir yerel yönetim?

Ülkemizde, geçmişi 1855 yılına kadar dayansa da belediyeciliğin yapısal ve işlevsel gelişimi Cumhuriyet ile gerçekleşti. Kısa zamanda hızla modernleşmek isteyen Cumhuriyet, çağdaş bir kent ve yerel yönetim anlayışı geliştirmek için önce yasama yoluna gitti. 1930 yılında çıkarılan 1580 sayılı yasayla hem belediyelerin mevzuatı değiştirildi hem de yerel hizmetlerle ilgili şirketler kamulaştırıldı. Bu yasanın yürürlüğe girmesinden sonra yapılan çok partili seçimde ise kadınlar ilk kez seçme ve seçilme hakkını kullandılar.

Yerel yönetimlerin esas gelişimi ise iç göçün yoğunlaşmasıyla 1950’li yıllarla başladı. Kent nüfusunun artışıyla birlikte il özel idarelerinden öte, belediyeler ön plana çıkmış ancak özellikle nüfusu yoğun şehirlerde belediyeler altyapı, ulaşım ve imar gibi konularda yetersiz kalmışlardır. Bu şartlar ve kalabalık kentlerin ihtiyaçları doğrultusunda 1984 yılında 3030 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu yasalaşmıştır.

BÜTÜNŞEHİR

2012 yılında ise yerel hizmetlerin daha verimli bir biçimde görülmesi amacıyla yapılan düzenlemelerle tüm yerel yönetim mevzuatı değiştirilmiş ve “bütünşehir” modeli getirilmiştir. Böylece büyükşehir belediyesi olan yerlerde il özel idareleri kaldırılmış ve köyler mahalleye dönüştürülmüştür. Ancak köylerle ilgili düzenlemeden, özellikle yapılaşmanın artması ve tarım arazilerinin azalması nedeniyle 2020 yılında yasalaşan 7254 sayılı kanunla geri adım atılmış ve büyükşehir sınırları içerinde yer alan ve kırsal niteliğini devam ettiren mahallelere belirli koşullar çerçevesinde kırsal mahalle statüsü kazanma olanağı tanınmıştır.

5393 sayılı belediye kanununda tanımlanan geniş ve hayatın her alanını ilgilendiren görevleri nedeniyle belediyelerin toplum için hayati önemi vardır. Ülke nüfusumuzun yüzde doksanından fazlasının kentsel alanlarda yaşaması ve ekonomik koşulların günden güne ağırlaşması ise durumu daha da önemli kılmaktadır. Bu koşullar altında belediyelerin, yerel kalkınma ve onun sürdürülebilir kılınması için öncülük etmeleri gerekmektedir.

YEREL KALKINMA

Küreselleşme süreciyle birlikte yerel yönetimlerin yetki ve sorumlulukları da artmaktadır. Ülkemizde değişen hükümet sistemiyle bu süreçte gerileme olmuşsa da genel yönelim merkezden yerele yetki devredilmesi yönündedir. Aslında bir anlamda küreselleşme, yerelleşmeyi tetiklemektedir.

Yerel kalkınma ancak şeffaf ve demokratik bir yönetim anlayışıyla gelişebilir. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına adım atacağımız şu günlerde yerel yönetimlerin toplum merkezli, katılımcı, şeffaf ve farklılıklara duyarlı bir yönetim anlayışı sergilemeleri çağa uygun olacaktır. Aksi takdirde sivil toplum ve halk, artan iletişim olanaklarının da katkısıyla yerel yönetimlere yerel kalkınma yolunda harekete geçmesi için baskı kuracaktır. Unutmamalıyız ki belediyeler, halka en yakın ve en ulaşılabilir yönetim mekanizmalarıdır.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Berk Hızlıateş - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Gazete Yenigün Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gazete Yenigün hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gazete Yenigün editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gazete Yenigün değil haberi geçen ajanstır.