Günlerden bir gün

28 Ekim 1923’te Türk milletinin önderi Mustafa Kemal Atatürk “Efendiler yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz” dedi.

Ve bugün Türkiye’nin Cumhuriyeti Yüzyılına ulaştı.

Bir Türk kadını olarak gururluyum. Tarihe, bayrağıma, devrimlere bakarken gururluyum! Kızıma, Atamı anlatırken gururluyum.

Cumhuriyet, bu ülkede elbette kolay kurulmadı. Yılmadan, usanmadan, umutla, aşkla, savaşarak… Tıpkı yaşamak gibi!

Türklere özgürlük yakışır, Türkiye’ye Cumhuriyet!

Bugünlerde Atamın anılarını yazmak bir ritüel oldu bende… Nice nice yüzyıllara doğru…

Günlerden bir gün Dolmabahçe Sarayı’nda büyük bir tören salonunda topluca bulunuyorduk. Mustafa Kemal Atatürk’ün elinde Cemil Sait’in çevirisi, Türkçe yazılmış bir Kuran-ı Kerim vardı.

https://www.gazeteyenigun.com.tr/sites/1475/uploads/ 2023/10/26/medium/gunlerden-bir-gun-yenigun-1698311880.jpg

Önce Hafız Kemal’e verdi okuttu.

Fakat beğenmedi ve şöyle dedi:

- Ver bana, ben okuyacağım!..

Aldı ve gerçekten okudu.

Ama hala gözümün önündedir, sanki erleri komuta eder gibi bir ahenk ve bir tavırla okudu.

Bunun üzerine Elham’ı sıra ile dolaştırmaya başladı. Hafızlara birer birer okuttuktan sonra sıra bana geldi. Hiç unutmam Elham’ı diğer arkadaşlara verdiği gibi kapalı değil, açık bir şekilde vermişti. Önceden belirlediği anlaşılan sayfanın alt kısmını göstererek şöyle dedi.

- Bu işaret ettiğim ayeti okuyacaksınız!..

Ayetin son kısmında “Validelerinizi, kızlarınızı, hemşirelerinizi, kadınlarınızın anneleri, nikah altındaki…” sözcüğüne gelmiştim, devam ettim, “Kendi oğullarınızın eşlerini ve iki hemşireyi nikah altına almayınız. Lakin bir ölüm hali ortaya çıkmış ise, Allah bağışlayıcı ve koruyucudur…”

Mustafa Kemal Atatürk bu son cümleye büyük bir öfke ile tepkisini koydu ve şöyle dedi:

- Bu hezeyandır!.. Böyle bir şey olmaz!..

Haklıydı. Ben de okurken, bunda bir yanılgının bulunduğunu hissetmiş, fakat kitaba göre harfi harfine okuma zorunluluğunda kalmıştım.

Hemen ayağa kalkarak şöyle dedim:

- Paşam, bu çeviri yanlıştır… Kuran'da böyle değildir.

- Kanıtla yanlış olduğunu!..

Mustafa Kemal Atatürk’ün isteğini şöyle yanıtladım:

- Kuran'daki aslı iki kız kardeşe cemetmek haramdır…”

- Yaa!..

diyerek yüzüme bakışından belliydi ki Mustafa Kemal Atatürk, bu çevirinin sakat olduğunu bilmiyordu. Bu yanılmanın nedeni, bu çevirinin Kuran’ın aslından değil, Fransızca yazılmış olanından çeviri olmasıydı.

Belki yarım saat bu çeviri yanılmasını tartıştık. Okuyuşumu beğenmişti. Ertesi akşam yalnız beni çağırdı. Yanında yalnız İsmet İnönü vardı. Beni yine ortalarına oturttular.

Mustafa Kemal şöyle dedi:

- Dün akşam söylediklerini tekrar et!..

Ben de yanılma olayını anlattım. Mustafa Kemal Atatürk arkamı sıvazlayarak

- Aferin! Sen gerçekten hafızmışsın!..

Meğer, Kuran’ın aslı ile diğer kitapları inceleyerek karşılaştırmış ve yanılmayı kendisi de tespit etmişti.

Şöyle seslendi:

- Bu çeviriyi bırakalım!.. Mehmet Akif’in çevirisini alalım!..

Böyle diyordu ama Mehmet Akif’in Mısır’da bulunan çevirisi bir türlü ele geçirilemedi.

Bir süre sonra Mısır’a gittiğim zaman Mehmet Akif’in de herhangi bir yanılgıya düşmek düşüncesi ile yaptığı çevirisini yakmış olduğunu öğrendim. Fatih Camisi'nde ilk kez Türkçe Kur’an okudum. Sıra Türkçe hutbeye gelmişti. Mustafa Kemal Atatürk şöyle buyurdu:

- Haydi bakalım! Türkçe hutbeyi de Süleymaniye Camisi’nde oku!.. Amma okuyacağın yeri önce düzenle de bir göreyim!..

Yazıp hazırlayarak kendilerine sundum. Çok beğendiler. Bu arada ben, bir özrümü açıkladım.

- Paşam bende söylev yeteneği yok… Bu başka bir iş… Hafızlığa benzemez…

- Zararı yok !.. Bir deneyelim!

- Hutbeye çıkarken sarık takacak mıyım?

- Hayır!.. Sarığı bırak!.. Hayır benim gibi baş açık ve fraklı!..

Söyleyecek sözüm kalmamıştım. Devrim yapılıyordu. Ne diyebilirdim? O gün hıncahınç dolmuş olan Süleymaniye Camisi’nin cemaati arasına karışmış, yüz elli kadar sivil güvenlik elemanı vardı. Alınan bu önlemlerin ne kadar yerinde olduğu da çok geçmeden anlaşıldı. Ben Türkçe hutbeyi okur okumaz, kalabalık arasından, sonradan Arap olduğu anlaşılan biri, sesini yükselterek:

- Bu namaz olmadı… diye bağırdı. Direnen yalnız bu Arap idi. Onu da tutuklayıp camiden çıkardılar…

Hafız Saadettin Kaynak'ın anılarından…

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Gamze Cantürk - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Gazete Yenigün Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gazete Yenigün hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gazete Yenigün editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gazete Yenigün değil haberi geçen ajanstır.

01

Fho - Emeğine yüreğine sağlık, nice yüzyıllara Cumhuriyet 'im.

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 27 Ekim 15:07


Anket CHP'nin Bodrum Belediye Başkan Adayı Kim Olmalı?
Tüm anketler