Hürriyetimiz... Ve Cumhuriyet’ten önce kadın…

“Eğilmez başımıza taç yaptık hürriyeti,

Zaferle kalbimize yazdık Cumhuriyeti.”

Hür olma yolunda eşi benzeri yoktur bizim kurtuluş mücadelemizin.

Hürriyetimizin... Bağımsızlığın…

Yüzbinlerce şehidin adıdır Cumhuriyet.

Biz; ‘ Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet yönetimini ilan etmesi ile can bulduk.

Kimliğimizi bulduk. Yol bulduk, iz bulduk. Biz bizi bulduk.

100. yılımız yolumuz, izimiz, kimliğimiz kutlu olsun…

Ve bir kadın olarak gurur duyuyorum kimliğimle. Ata’mın bana verdikleri ile.

***

Ve gelelim bize…

Cumhuriyet’ten önce kadına…

Kadının statüsü coğrafyaya, yaşanılan zamana ve kültüre göre toplumdan topluma değişiklik göstermiştir yüzyıllar boyu. Toplumlara şöyle bir bakalım. En eski dönemlerde tanrılara kurban edilirdi bakire kızlar.

Sonra daha yakınçağlara baktığımızda ‘Eski Japon’ geleneğinde kadın aileye hizmet eden bir varlıktı. Görevi buydu…

Eski Çin toplumunda kadın insan sayılmaz, ismi bile olmazdı. Kız çocukları on yaşından sonra sokağa çıkamazdı…

Eski Japon ve Çin kültüründe asıl amaç kadın itaatkâr olmalıydı. Ve erkek egemen toplumun itaat seçeneği ise dayaktı.

Kadın dayak ile terbiye edilirdi. Sistem buydu.

***

İngiltere’de, uzun bir dönem erkekler kadının adına ticari haklara sahipti ve İncil’e bir kadın el sürmezdi. İran’da kız kardeş ve annelere saygı gösterilmezdi. Eski Hint kanunlarına göre ise kadının hiçbir hakkı yoktu ve kadın kötü ahlaklı kabul edilirdi.

***

Orta Çağ zihniyetinde ise kadın ruhsuz sayılırdı. Bu sorgulanırdı. Hatta daha ileri giden din sistemi kadını şeytan yaptı. Yakıldı.

Kadını cadı yaptı. Yakıldı.

Ve kadın içi boşaltılmış itaat eden ve terbiyesi yine dayak olan bir varlık olarak savaşlarda ganimet olarak tecavüz edilen varlık olarak yaşamını sürdürdü.

Cahiliye döneminde ise durum farklı mıydı? Asla. Kadın hükümsüzdü.

Hakkı yoktu. ‘Arapların cahiliye devrinde’ kız çocukları diri diri gömülerek cezalandırılırdı.

Hür değildi kadın satılırdı.

***

İşte coğrafya dedik ya toplumlarda kadının yerini belirleyen etken. Bunun en güzel örneği ise eski Türk devletleridir. Eski Türk kadını sosyal ve siyasi hayatın her noktasında aktifti. Saygı gören, değer verilen ve korunan bireylerdi. Kadın eşit haklara sahipti ve cinsiyet ayrımı asla yoktu. Ata biner, avlanırdı.

Devlet içinde yüksek görevlere gelirlerdi. Resmî törenlere katılırlar devleti temsil ederlerdi. Türk mitolojisine göre kadın kâinatın yaratılışının ana temasıdır düşünün...

***

‘Osmanlı’da ise büyük dönem kadın siyasetten dışlandı. Ekonomik yaşamdan dışlandı. Sosyal yaşamdan dışlandı. O fethedilen yerlerden gelen, hareme alınan cariye idi.

Erkek egemen toplumda ne giyeceğine karar verildi. Nereye gideceğine kendi karar vermezdi. Tanzimata kadar durum bu idi.

Ancak hür kadın da vardı. Sultanlar gibi. Ancak adı hürdü. Boşanma hakkı olmayan bir kadın ne kadar hür olabilirdi ki?

İki kadının şahitliği ile şahitlik olurdu, tek bir kadın şahit sayılamazdı. Nasıl bir hürlüktür bu?

Ve Osmanlı’da gel zaman git zaman kadın tanzimat döneminde modern bir kadın olma yolunda yavaş adımlarla ilerlemeye başladı.

Ancak erkek yine erkekti. Rolü belliydi. Kadının da...

***

Ta ki, Cumhuriyet’e kadar.

Kadın cephede savaştı. Kadın çocuğundan üstün tuttu mermiyi. O kutsaldı.

Aslında hep kutsaldı kadın, özellikle Türk boylarında... Bereketti. Kraliçeydi.

Tıpkı eski Türk boylarında olduğu gibi.

Ve o kraliçeliği İstiklâl Savaşı sırasında doruk noktasındaydı.

O cephede, cephe dışında çalıştı, didindi, hizmet verdi.

Ve kadın ağız dolusu ile kadın olmaya Atatürk ile adım attı.

Atam kadınların eşit sosyal haklarını gözetti. Eşit sosyal, siyasal ve hukuksal haklara sahip olmaları konusunda çalıştı. Onların sosyal ve siyasal hakları elde etmelerini sağladı.

***

Kısaca; tarihte kadın köleydi. Bizde baş tacı…

“Bizim toplumumuzun başarı gösterememesinin sebebi kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlik ve kusurdan doğmaktadır.” der Mustafa Kemal Atatürk...

Ah paşam sen bize en büyük hediyesin…

Ah paşam şimdi şu an biz göğsümüzü gere gere yaşıyorsak senin sayende.

Hak ettiğimiz değeri tekrar bize hediye ettiğin için sonsuz şükranlarımız seninle…

İki cihanda kadınların sevgisi, saygısı, şükranı seninle…

***

"Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." dedin ya mühürledin sen bize hediyeni…

Bil ki!

Cumhuriyetimiz ilelebet yaşayacak paşam…

Dip notlar;

Kahraman Türk kadını...

Mustafa Kemal istasyondan şehre doğru, bir süre yaya olarak yürüdü. O'nu görmek için sabahtan itibaren yolları dolduran Tarsusluların arasından neşe ile selamlar vererek, ilerledi. O sırada ansızın bir olayla karşılaştı.

Millî Mücadele'deki çete giysili bir kadın, Atatürk’ün yolunu keserek ayağına kapandı. Gözyaşlarıyla şöyle haykırıyordu:

- “Bastığın toprağa kurban olayım Paşam!”

Mustafa Kemal onu yerden kaldırmak için eğilirken kulağına bu kadının Kurtuluş Savaşında cephelerde çarpışmış olan (Adile Çavuş) olduğunu fısıldadılar.

Gözlerinden iki damla yaş düşen Mustafa Kemal, bu güneşten yüzü yanmış kadının elinden tutup ayağa kaldırdı ve ona şöyle seslendi:

- “Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın.”

Beyaz Anne…

Eski Türk topluluklarının destanlarında kadının yeri çok güzel anlatılmıştır. Bunlardan biri şudur;

“Kâinat yaratılmadan önce her yer denizdi. Bu âlemde yalnız yaratıcı-tanrı denen Kayra Han Ülgün Ata vardı.

Yalnızlıktan usandı Ülgün Ata ve o sırada denizde "Akine" yani "Beyaz Anne" göründü.

İşte Ülgün Ata, Akine’yi görüp ondan aldığı ilhamla kâinatı yarattı.

Akine olmasa erkek tanrı Ülgün Ata ilhamsız kalıp, hiçbir şey yaratamayacaktı.

Mutlu kalın…

Fıkra;

Temel komutandan izin istemiş ve eklemiş;
- Çocuğum olacakta kumutanum eve gidebilür miyum?
Komutan:
- Ne zaman? demiş.

Temel:
- İzin verirseniz eve gittükten 9 ay sonra da…

Günün sözü; "Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir." (Gazi Mustafa Kemal Atatürk)

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Nur Yılmaz - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Gazete Yenigün Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gazete Yenigün hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gazete Yenigün editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gazete Yenigün değil haberi geçen ajanstır.