Sporda başarı düzenli, titiz ve uzun vadeli, sağlıklı projelerin uygulanması ile gelir. Ancak gerekli planlar, projeler ciddi olarak uygulanmaz ise başarı gelmez. Projelerin uygulanmasında yanlışlar yapılırsa ve bu yanlışlardan dönülmez ise hedeflenen, istenilen başarıya ulaşmak mümkün değildir. 60 yıl sporun içinde olan, Spor Vakfı Başkanlığı, kulüp başkanlığı, İstanbul ve İzmir’de çok uzun süre Gençlik ve Spor İl Müdürü olarak üst düzey yöneticilik yapmış ve halen yapmakta olan bir spor adamı olarak bana göre yapılan yanlışları düzeltmede maalesef başarılı olamadım. Bu yanlışlardan bazılarına baktığımızda, düzeltilmeleri halinde daha başarılı olacağımız kesindir.
Görsel ve yazılı basında, TV spor programlarında birçok spor yazarı, yorumcu, sporcu, kulüp başkanı, kulüp yöneticisi ve spor adamı konuşmalarında, beyanatlarında müsabakalar öncesinde ve sonrasında "kazanmak için savaşacağız" ve "kazanmak için savaştık" gibi çok yanlış konuşmalar yapmaktadır. Bunları gören fanatik taraftarlar da "ölmeye geldik" gibi çok anlamsız sloganlar atmakta ve bununla da önemliymiş gibi övünmektedirler. Spor bir savaş aracı değil, bir yarışmadır. Sporda "savaşmak " ifadesi olmamalıdır. Yazılarda, söylemlerde savaşmak değil "mücadele" olmalıdır. Bu tür terimler, açıklamalar maalesef yanlış değerlendirmelere ve sonuçlara sebep olmaktadır. Halbuki belli yerlerde bulunanlar konuşmalarına dikkat etmeli ve sporculara, spor camiasına, seyircilere, taraftarlara örnek olmalıdırlar.
Ayrıca özellikle TV spor programlarında spordan gelmiş bazı katılımcılar, saygılı, örnek ciddi konuşmalar yerine, kavga edercesine ve argo konuşmalarla sporculara, gençlere, spor kamuoyuna ve taraftarlara kötü örnek olmaktadırlar. Geçmiş yıllarda TV spor programlarında, taraftarları birbirlerine düşüren yayınlar ve argo konuşmalar yoktu. Günümüzde yapılan bu tür yanlış yayınlar ve beyanatlar sonucunda İstanbul'da, İzmir’de spor karşılaşmalarında kavga eden taraftarlardan ölenler oldu. Eskiden müsabakalara eşleri, çocukları ile giden aileler ayrı ayrı takımları tutmuş olsalar da müsabakaları birlikte yana yana izlemekteydiler. Müsabaka sırasında, sonrasında hiç bir kavga ve küfür olmadan dağılıyorlardı. 16 Mayıs 1981 tarihinde İzmir Atatürk Stadyumu'nda oynanan ve Guinnes Rekorlar Kitabına giren, dünyada 2. Lig'de 22. derby olarak yer alan 80 bin seyircili Karşıyaka- Göztepe futbol müsabakasında ezeli iki rakip takım taraftarları arasında hiçbir olay, kavga olmamış ve küfür edilmemiştir. Bu karşılaşma centilmence geçen bir futbol karşılaşması olarak tarihte yerini aldı. Peki ne oldu da günümüzde bu tür güzel karşılaşmaları göremiyoruz? Sebebi belli; görsel ve yazılı basında kulüp başkan ve yöneticileri, yazarlar ve yorumcuların reyting uğruna yaptıkları yanlış beyanatları, davranışları, tutumlarıdır. Yanlış davranış ve tutumların düzelmesi de eğitim ve yasaların ciddi uygulanması ile mümkündür.
Basında bazen, spor kamuoyunda “sporu yönetenler spordan gelenler olmalıdır” gibi yazılar çıkmaktadır. Ve de bazı otoritelerin ifadelerine göre, sporun içinden gelenlerin, sporda ter dökenlerin, ekipleri ile birlikte dertlerini bildikleri, yaşadıkları sporun başına geçmeleri gerekiyor. Doğru bir deyim. Ancak sporda dürüstlük, centilmenlik Fair-Play de vardır, "doping" yoktur. Ne yazık ki günümüzde dopingden hüküm giymiş bazı eski sporcular sporumuzu yönetmişlerdir. Burada kanunların ve spor yönetmeliklerinin çiğnendiğini, uygulanmadığını görmekteyiz. Bu çok kötü ve yanlıştır. Hatırlanacağı üzere, geçmiş yıllarda İstanbul’da oynanan ve spora yakışmayan olayların cereyan ettiği Galatasaray- Fenerbahçe futbol karşılaşmasında yaşananlar oldukça üzücü ve bir o kadar da düşündürücü olmuştu. Karşılaşma sonrası ulusal bir gazetede karşılaşmada yaşananlar çok kısa özetlenmişti. Derbi: 2-2, Fair Play:0… Çok yerinde bir tespit ve ne yazık ki, yaşanan olaylardan dolayı, TFF Disiplin Kurulu'na sevk edilenler arasında o günkü GS Başkanı, 2. Başkanı, Teknik Direktörü, Teknik Direktör Yardımcısı ve iki takımdan profesyonel futbolcuların bir kısmı vardı. Daha sonraki yıllarda İzmir’de oynana Göztepe-Altay futbol karşılaşmasında da taraftalar arasında yaşanan şiddet olayları da unutulmuş değil. Bu durum sporumuzu yönetenlerin bile Fair-Play hususunda örnek olmaları gerekirken, olmadıklarının açık göstergesidir. Ayrıca ve de üzücü olan başka bir husus da; bazı ciddi kurumların bile Fair-Play'i teşvik amacıyla yapılan ödül törenlerinde, jürilerin yanlış değerlendirmeleri nedeniyle, uluslararası yarışmalarda birkaç kez altın madalya almış, ülkemizi yurt dışında başarıyla temsil etmiş istiklal marşımızı dinletmiş, bayrağımızı göndere çektirmiş sporcular varken yakın dostluklar veya sponsorluklar nedeniyle hakkı olmayanlara ödül verilmesi de sporumuzdaki önemli yanlışlardan biridir.
Günümüzde profesyonel futbol kulüplerimizin neredeyse tamamı aşırı derecede borç içindeler. Borçların sebebi uzun vadeli ciddi yatırımlar, planlar, projeler yerine, günü kurtarma düşüncesiyle, başarılı olmak için, düşünmeden, iyice araştırmadan yapılan yanlış transferlerle, kulüplerini borçlandıran kulüp başkanı ve yönetim kurulu üyeleridir. Öyle ki kulüplerimizin neredeyse tamamı büyük borçlarla mücadele etmektedirler. Sağlıklı, ciddi bir spor politikası uygulansaydı, kulüpler zor durumlara düşmezdi.
Eğitimin insanlar üzerindeki etkisini hepimiz bilmekteyiz. Dolayısıyla sağlıklı eğitimin iyi olduğu yerde, her şeyden önce karşılıklı sevgi, saygı, hoşgörü ve başarı vardır. TÜRFAD-Türkiye Futbol Adamları Derneği İzmir Şubesi olarak İzmir' deki spor okulları faaliyetlerini, bazı şirketler arası halı saha turnuvalarını ve de özellikle her yıl organize edilen minikler yaş grupları turnuvalarında bile "şiddet" yaşanmaktadır. Ve ne yazık ki sahalarda sadece futbolu düşünerek oynayan küçük çocuklara örnek olacakları yerde saha dışındaki veliler, anne babalar hatta zaman zaman çocukların başlarındaki eğitimciler bile taşkın hareketler yapmakta, hakemlere hakaretlerinden dolayı hakemler tarafından sahadan atılmaktadırlar. Veliler çocuklara antrenörlerden fazla karışmakta, çocuğunu oynatmayan eğitimcinin yakasına yapışacak kadar ileri gitmektedirler. Bu nedenle, ülkemizdeki özel, resmi bütün okullarda çocuklara verilen eğitimin yanında Spor Federasyonlarının veya yetkilendireceği kurum veya kişiler tarafından velilere, anne-babalara yapılacak etkinliklerde bu konulara da değinilmelidir. Spor Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında yapılacak anlaşmalarla, eğitim müfredatında spora daha çok ağırlık verilmeli, daha fazla zaman ayırılmalıdır. Fair Play-Centilmenlik eğitimi-öğretimi ilk okuldan başlamalıdır. Eğitim müfredatında ders olarak "sporda ve her alanda Fair-Play/Centilmenlik" dersi okutulmalıdır.
Uzun yıllar mücadele ettiğim ama başarılı olamadığım bana göre önemli bir konu “yabancı sporcu” sayısıdır. Bu zihniyet devam ettiği sürece de başarılı olamayacağım. Eğer bir futbol takımında 14 yabancı varsa, diğer spor branşlarında devşirme sporcular varsa o ülkede sporda başarılı olmak hayal olur. Kendi gençlerimize yer verildiğinde Kadın Voleybolda Dünya Şampiyonu olmamız gibi diğer dallarda da başarılı oluruz. Gençlerimizde forma aşkı paradan önce gelir. Yabancılarda ise sadece para ön plandadır. Ne acıdır ki yabancı sporcu sayısının artırılmasında çok önemli konumda olan bir futbol teknik direktörümüz, bu gün geldiğimiz noktada yaptığı açıklama ile; bu durumun yanlış olduğunu itiraf ediyorsa bu sporumuzdaki en önemli yanlışlardan biridir. Unutulmamalıdır ki, 2002 yılında futbolda dünya şampiyonu olduk.
Türkiye Futbol Federasyonu ve Kulüpler Birliği. Bir yerde iki başlı yönetim olmaz. Her ne kadar Türkiye Futbol Federasyonu özerk görünüyorsa da maalesef tam anlamıyla özerk değildir. Zira Türkiye Futbol Federasyonu'nun aldığı bir karar Kulüpler Birliği' nin isteği doğrultusunda uygulanmadan değiştiriliyorsa burada özerklikten bahsedilemez. Ne yazık ki bu da yanlıştır.
Yorum yazarak Gazete Yenigün Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gazete Yenigün hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gazete Yenigün editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gazete Yenigün değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Gazete Yenigün Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gazete Yenigün hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gazete Yenigün editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gazete Yenigün değil haberi geçen ajanstır.