Ah! İzmir Etnoğrafya Müzesi...

 

Geçen hafta söz ettiğim gibi, açılışından bu yana yedi ay geçmesine karşın hâlâ eksiklikler taşıyan İzmir Kültür Sanat Fabrikası, ilgili bakanlık adına başarılı bir yapımdır ve İzmir'e de yakışmaktadır. Eksikler deyince... Sözgelimi hem müze girişi kontrol noktasındaki tarama cihazı hem de müze girişinde turnike sistemi çalışmıyor. Yedinci ayda da süregelen bu eksiklik önemli bir kusurdur. Yan binalarda kütüphaneler var. Sözgelimi Atatürk İhtisas Kütüphanesi ve Müzik Kütüphanesi bunlardan ikisidir. İlkinde çok sayıda kitap var benim gittiğim saat hemen tüm oturma yerleri doluydu. Bir iki yetişkin dışında da tamamı üniversite öğrencisiydi. Ancak hepsinin önünde okul ders kitapları vardı. Fırsat bulduğum bir arada kütüphanede çalışan üç genç ile sohbet ettim. Çalışmalarına mola vermiş, dışarıda kahve içiyorlardı. Üçü de üniversite öğrencisiydi. İhtisas Kütüphanesi'ne haftada kaç gün geldiklerini sordum ve "Ders programlarının fırsat verdiği oranda haftada en az üç gün geldiklerini" söylediler. İkinci sorum kütüphanedeki kitapları ne oranda kullandıkları ile ilgili oldu. İçlerinden biri sadece bir kez bir kitaptan yararlandığını, diğer ikisi ise "Şimdiye kadar hiçbir kitaptan yararlanmadıklarını" söylediler. Yani kütüphaneyi kitaplığı için değil, ders çalışma ortamı olarak seçmişlerdi. Son sorum da "Peki, kitaplığından yararlanmadığınız bir kütüphaneye neden geliyorsunuz?" oldu. Üçünün de cevabı aynı ve netti: "Rahat ve sessiz bir ortam. Arkadaşlarımız da geliyor. Ödevlerimizi rahatça yapabiliyoruz. Biraz sıkıldığımızda da bir araya gelip kahve sohbetleri yapıyoruz. Ulaşım da önemli. Önünden tramvay, yanından İZBAN geçiyor. İzmir'de neredeyse ulaşılmayacak semt yok!"

Son dönemlerde gittiğim bütün kütüphanelerde bu tabloya rastlıyorum. Gittikleri kütüphanede oradaki kitap ya da yayınlardan yararlanmak için değil, sıcak, sakin ve rahat bir ortamda çalışmak için gidiyorlar. Bunun çok da doğru olmadığını düşünüyorum. Oraları sakin bir ortamda etüt salonu gibi değil, kitaplardan yararlanmak için kullanılmalı. Nitekim kütüphanelerde oradaki kitaplardan yararlanmak için gelenlerin zaman zaman oturacak yer ve tarama yapacak bilgisayar bulamadıklarını görüyorum. Mademki böyle bir gereksinim var, il yönetimi ve belediyeler bu gençlere "çalışma salonları" yaratmalı ve kütüphanelerden de kitap kullananlar yararlanmalı.

Gelelim günün asıl konusu olan Etnoğrafya Müzesi'ne...

Dernek üyelerimiz ile birlikte söz konusu tesisi gezip incelemek üzere 8 Mayıs 2023 tarihinde adı geçen eski Tekel Fabrikası'na gittik. Eski halini çok iyi bildiğimiz bu tesisin başarılı şekilde restore edildiğini gördük. Fabrika'yı gezimiz sırasında ana binadaki arkeoloji ve etnoğrafya müzelerindeki eksikleri, henüz açılmamış bölümleri gördükten sonra gezimizi yarıda kesip, birkaç ay sonra tamamlanmış halinde ziyaret etmek üzere tesisten ayrıldık. Ancak bu kısa gezimiz sırasında özellikle Etnoğrafya Müzesi bölümünde gördüğümüz yanlışlardan çok rahatsız olduk. O yanlışlardan bir bir söz edeceğim. Ancak öncelikle söylemek istediğim bir durum var. İzmir Etnoğrafya Müzesi'nde yıllardır garip bir durum var. Bu müze daha kendi tarihini bilmeyen bir kurum. Hatta bırakın müzeyi bu tarihi İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü de bilmiyor.

Bundan bir zaman önce İzmir Kültür Envanteri adıyla kilolarca ağırlıkta bir yayını hazırlayıp paylaşmaya başlayan ancak kısa zamanda paylaşmayıp ortadan kaldıran da aynı müdürlüktü. Kaldırmalarının nedeni de söz konusu envanterde sayısız bilgi yanlışı barındırılmasıydı. Kimse de "O hatalı envantere ne masraf yaptınız?" diye sormadı.

Gelelim Etnoğrafya Müzesi ile ilgili bilgilere. İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü web sayfasında bakanlığa bağlı müze ve ören yerleri ile ilgili bölümde "İzmir Etnoğrafya Müzesi" başlıklı açıklamada ilk paragrafı okumak bile yeterli. Şöyle diyor o paragrafta:

"Bina, 19. yüzyılda neoklasik tarzda, meyilli bir teras üzerine inşa edilmiştir. Bunun 1831 yılında ilkin hastane olarak (St. Roch Hastanesi) kullanıldığı; 1845 yılında Fransızlar tarafından onarılarak fakir Hıristiyan aileleri için bir bakımevine dönüştürüldüğü bilinmektedir. Aynı bina daha sonra Hıfzıssıhha Müessesesi ve Sağlık Müdürlüğü hizmet binası olarak kullanılmıştır. 2 Aralık 1984 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığına etnografya müzesi olarak düzenlenmek üzere devredilmiştir."

Okuyunca "Vay canına... Binanın nasıl bir geçmişi varmış da haberimiz yokmuş" diye hayretler içinde kaldım. Bu kadar palavra bilgiyi nasıl uydurdukları da ayrı bir konuydu.

Ne yazık ki bu yanlış bilgi başka kaynaklarda da bire bir aynı cümlelerle kullanılmıştır. Sözgelimi İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Ansiklopedisi Mimarlık ciltlerinin ikincisinin 285. - 287. sayfalarında bina ile ilgili bilgi var. İşin şaşırtıcı yanı verdikleri bilginin yanlışlığının farkında bile olmayan cilt editörleri binayı Kültür Yapıları başlığı altında açıklamak yerine Sağlık Yapıları Mimarisi başlığı altındaki başlıkta açıklamışlar. Yani o kadar da kendilerinden eminler.

Hadi cümle cümle gidelim... Açıklamada "Bu gün Bahribaba Parkı'nın hemen arkasında Etnoğrafya Müzesi olarak kullanılan binanın, 1565 yılına tarihlenen bir Musevi Mezarlığı'nın üzerinde, Fransızlar tarafından 1831 yılında inşa edildiği ve St. Roche Veba Hastanesi olarak kullanıldığı bilinmektedir."

Ya, demek bilinmektedir. Bu bilgileri yazan sayın araştırmacı bu bilgileri nereden "bildi" acaba? Okumaya devam ediyoruz: "Bu yapının yine 1845 yılı sonrasında, kimsesiz çocukların barındırıldığı bir yetimhane, bir bölümünün de doğumevi ve zührevi hastalıklar hastanesi olarak hizmet verdiği bilinmektedir."

Yine "bilinmektedir." ifadesi. Bunları sayın araştırmacı hangi kaynaklardan bilir hale gelmiş acaba? Devamını okuyoruz: "1910'da Osmanlılara ait Gurebay-ı Müslimin Hastanesi'nin bir parçası olarak (Hijyen Enstitüsü) işlev görmüş..." Allah Allah, neler olmuş da şehrin haberi yok. Ayrıca o hastanenin adının yazılışı da öyle değildir. Devam ediyoruz: "Hatta 1919 yılından 1923'e kadar, Ex-Oriente Lux adı altında üniversite olarak kullanıldığına dair bilgiler de mevcuttur... Yunanlıların buradaki okulu, Musevi Mezarlığı'ndan kalan taşları da kullanarak büyüttükleri... Almanya'dan matematikte değişik teoremleri bulunan Yunan asıllı ünlü matematikçi Constantin Caratheodory buraya dekan olarak atanmış..."

Hoppala... Piçhane binası tarihçesini İzmir Kız Lisesi'nin günümüzdeki binası ile karıştırmışlar. İşgalde, kurulması planlanan üniversite için seçilen bina Kız Lisesi'nin kullandığı binadır. Karateodoris de oraya rektör olarak atanmıştır. Ansiklopediyi yazan mimarlar ve editörleri iki binanın karıştırıldığının farkında değiller. Hatta İzmir'de Eğitim Kurumları binaları ile ilgili bölümde yer alan İzmir Kız Lisesi maddesinde aynı açıklamaları kullanmışlar. İki yapının açıklamalarını karıştırdıklarını o maddeyi yazarken de fark etmemişler.

Hele bir açıklama cümlesi var ki, hepsinin üstüne tüy dikiyor: "Binanın mimarı bilinmemekle birlikte, Osmanlı mimarisi, Selçuklu mimarisi ve İslam Mimarisi ile ilgilenen mimar Giulio Mongeri'nin bu yapının mimarı olabileceğine dair bilgiler mevcuttur."

Vay canına! Binanın mimarı ile ilgili olarak bilgiler mevcutsa, neden bazı ayrıntılara dikkat etmeden o bilgilere atlayıp kabul ediyorsunuz? İlk dikkat etmeniz gereken ayrıntı Mongeri'nin hangi dönem yaşadığı olmalıydı. Levanten kökenli bir mimarımız olan Mongeri'nin doğum yılı 1875'tir. Şimdi bir mimar 1875 yılında doğuyor ise, 1831 yılında inşa edildiğini söylediğiniz (yani uydurduğunuz) bir binayı nasıl olur da doğumunda 44 yıl önce inşa eder? Bunları bile kontrol etmeden koskoca ansiklopedide yayımlayıp, İzmir Büyükşehir Belediyesi'ni de sıkıntıya sokuyorsunuz, yanlış bilgilerin yayılmasına katkı üstüne katkı koyuyorsunuz, sonra da araştırmacı oluyorsunuz. Bu şehir adına yazıklar olsun demek gerekiyor.

Etnoğrafya binası tarihçesinin doğrusuna dönersek, önce St. Roch Hastanesi ile ilgili bilgiyi aktarmak gerekir. Bu hastane, Mortakya bölgesinde, Pultuklar Sokağı'nda, genellikle veba vb. salgın hastalıklarla mücadele için kurulmuş bir hastanedir. Çalışmasını 1845 yılına kadar sürdüren hastane o yıl yaşanan büyük yangında harap olduktan sonra yapılan onarımla bakıma muhtaç Katoliklerin geçici olarak barındırıldıkları bir yer olarak kullanılır. Daha sonraları ise yoksul Katolikler için yaşlılar yurdu ve yetimhane işlevine dönüştürülür. 1847 yılında bir grup Katolik tarafından gönüllü bağışlarla satın alınarak genişletilen arsa üzerinde inşasına başlanan ve 1857 yılında tamamlanan yeni yapısıyla okul ve yaşlılar yurdu olarak hizmet verir. İşgal döneminde göçmenler evi olarak kullanılan ve yeri günümüzde Kültürpark'ın Paraşüt Kulesi yakınlarında bir alana denk gelen hastane 1922 yangınında yanarak yok olur. 1876 yılı İzmir Şehri planında hastane'nin yeri açıkça bellidir. Bu hastaneyi Konak'ta gösteren araştırmacıların başta 1876 tarihli Lamec-Saad ile sonraki tarihlerde çoğunlukla Leipzig'de basılmış haritalara bakıp da bu hastaneyi gerçek yerinde görmemiş olmaları büyük bir talihsizliktir.

Eski İzmirlilerin "Piçhane" olarak söyledikleri günümüzün Etnoğrafya Müzesi binasına gelirsek kesinlikle Vali Rahmi bey döneminde yapılmıştır. Hiçbir zaman da adı verilen hastane olarak kullanılmamıştır. St. Roch hastanesini Mortakya'da gösteren haritalarda, bu bina asla yoktur ve Değirmendağ'daki yeri boştur. Konuyla ilgili en önemli kanıt ise fotoğraflardır. Eklediğim 1891-1892 yılına ait siyah beyaz fotoğrafta görüleceği gibi henüz Piçhane arsası boştur.

İkinci siyah beyaz fotoğrafta ise iki önemli ayrıntı birden vardır. Fotoğraf yapının inşaatı sürerken çekilmiştir. Mavi renkle çerçevelenmiş alanda görülen yapıda çatı tahtalarının büyük bölümü henüz yeni çatılmış ve sağ kenarda da henüz kapanmamış bir boşluk açıkça görülmektedir. İnşaatın pencerelerinde pervazlar da yoktur. Fotoğraf 1920 yılı Mart ayında yani işgal döneminde çekilmiştir. İki fotoğrafta da önemli ayrıntı arka planda açıköça görülmekte olan Salepçioğlu Camii'nin varlığıdır. Caminin bitim tarihi 1906 yılıdır. Demek ki bina caminin inşaatının bitim tarihi olan 1906 yılından sonra inşa edilmiştir.

 Yapı, Vali Rahmi Bey döneminde Yetimhane olarak inşa edilmeye başlar. Ancak İzmir’in işgaliyle yarıda kalır ve bu kez Yunanlılar tarafından tamamlanarak öksüz Rum çocukları için kullanılır. Bu dönemde Türkler tarafından takılan "Piçhane" adı da günümüze kadar gelir. Hatta resmi yazışmalarda "Veledethane" olarak da anılan ve de Cumhuriyet döneminde önce Halk Sağlığı Enstitüsü ardından uzun yıllar İl Sağlık Müdürlüğü olarak kullanılan yapı 1984 yılında Kültür Bakanlığı’na devir olunur. Bir bölümü İzmir Etnoğrafya Müzesi olarak kullanılırken, büyük bölümü ise 1987 yılından bu yana İl Kültür Müdürlüğü olarak hizmet verir.

İzmir ile ilgili bilgilerdeki bu sorun ciddi sıkıntılı bir hal aldı. Artık doğrulardan çok yanlışlar var ve bu konudaki bozulma da had safhaya ulaştı. Ey Kültür Müdürlüğü ve Müze yönetimi... Yanlışları daha ne kadar yaymaya devam edeceksiniz?

Fabrika'da yer alan Etnoğrafya Müzesi'ndeki vahim yanlışlardan söz etme sırası bu haftaya da gelemedi. Önümüzdeki haftaya kadar sağlıkla kalın.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Yaşar Ürük - Mesaj Gönder

# İzmir

göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Gazete Yenigün Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gazete Yenigün hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gazete Yenigün editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gazete Yenigün değil haberi geçen ajanstır.

01

E.m.kilci - Çok değerli tespitler. Ben, sade bir vatandaş olarak konuyu bilmiyorum; öğrenmek için bahsi geçen yayınları okusam, demek yanlış bilgiler öğrenmiş olacağım. Yaşar bey’in değerli ve yer yer ispatlı açıklamaları son derece tatmin edici. Ancak yetkililerden de bu iddialara cevap ya da Sn.Ürük’ün iddialarının doğruluğunu teyid ve ilgili yayınların yeniden edit edilmesini beklerim.

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 22 Kasım 13:11


Anket AK Parti'nin Kütahya Belediye Başkan Adayı Kim Olmalı?
Tüm anketler