İzmir, 8500 yıllık geçmişi ile binlerce hikayeyi bünyesinde barındıran, her yerinde ayrı bir yaşanmışlığın izleri görülen, kadim medeniyetlerin doğduğu ve son bulduğu kent. İlçe ilçe her karışında geçmişten bir parça bulabildiğimiz bu kentte, her ilçe, mahalle ve semtler kendi içinde hikayeler barındırıyor. İzmirli iş insanı, araştırmacı yazar Bülent Şenocak da doğup büyüdüğü, çocukluk ve gençlik yıllarının geçtiği, İzmir’in tarih kokan semti ve şu anda büyük bir kısmı anılarda kalan Sadıkbey’i anlattığı son eseri 'Sadıkbey-Yalıların Dili Olsa' kitabı ile geçmişin izlerini günümüze taşıdı. 70 üzerinde aile 100’ün üzerinde kişiyle görüşen araştırmacı yazar Bülent Şenocak'ın, kendi anılarını ve konuştuğu kişilerin anılarını kaleme aldığı 'Sadıkbey-Yalıların Dili Olsa' kitabı artık belgesele dönüştü. Cumhuriyetin 100’üncü yılı etkinlikleri kapsamında, Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi, Film Tasarımı ve Yönetmenliği Bölümü, Film Tasarım ve Yönetmenliği Anasanat Dalı Başkanı Doç. Dr. Ragıp Taranç’ın yönetmenliğini yaptığı belgeselin dünya prömiyeri, Rusya’nın Yekaterinburg şehrinde yapılan 34. Open Documentary Film Festival ‘ROSSİA’da gerçekleşti. Türkiye prömiyeri ise 3. İzmir Uluslararası Akdeniz Sinemaları Buluşması’nda yapılacak. Belgeselin Türkiye prömiyeri öncesinde araştırmacı yazar Bülent Şenocak ve belgeselin yönetmeni Doç. Dr. Ragıp Taranç ile 'Sadıkbey-Yalıların Dili Olsa' belgeselini konuştuk.
eski İzmir Valisi Hasan Tahsin Uzer’in annesinin büyük amcası olduğunu öğreniyor. Uzer ile biyografi yazma düşüncesindeyken Bülent Şenocak’ın İngiltere’den bir akrabası ortaya çıkıyor ve onun anlattıkları sonrasında ‘Düş Yollarda Kırıldı’ romanı ortaya çıkıyor. Kendi ailesini de incelemeye başlayan Şenocak, doğup büyüdüğü Sadıkbey için kitap yazmaya karar veriyor ve belgesel fikri ise o günlerden başlıyor. Kitap için 70’in üzerinde aile ve 100’ün üzerinde kişiyle görüşülürken, belgeselde de bu insanların büyük bir kısmı anlatıcı olarak yer alıyor. Belgesel sürecini anlatan Bülent Şenocak, “Sadıkbey’de doğup büyüdüğüm, bölgede yaşadığım için bu kitabı yazmak istedim. Kitap için aradığım herkes beni tanıyordu. Paris’te bir aile buldum. İsrail’de bir aile buldum. Bir Türk aileyi Amerika’da buldum ve böylece kitap ortaya çıktı. Belgesele dönüştürme olayı ise işin başında aklıma geldi. Ragıp’ın daha önceden ‘Bazıları Onlara Levanten Diyor’ diye bir belgeseli var, orada anlatıcıydım. Ragıp iyi bir belgeselci, belgesel fikrimi söyledim ve böylece başladık” dedi.
DRAMATİK YOKOLUŞ
Sadıkbey belgeselinde insanlar hem bol bol güzellikler bulurken hem de dramatik bir yok oluşa da tanıklık edecek. Belgeselin içeriğini anlatırken duygulanan Şenocak, “Sadıkbey semtinde yaşanan güzellikleri ve daha sonra bu semtin dramatik yok oluşunu görecekler. Güzellikleri seyrederlerken gülümseyecekler ama sonuna doğru semtin dramatik yok oluşunu da seyredince hüzünlenecekler. Biz semtin nereden nereye geldiğini, dramatik yok oluşunu anlatmaya çalıştık. Kitabın anlatımı ile belgeselin anlatımı paralellik taşımıyor. Belgeselde birazcık daha semti ve semtin yok oluşunu anlatıyoruz. Önünden geçerken içimin ‘cız’ ettiği bir mahalle.
Cumhuriyet aydınlanmasının başladığı bir mahallenin öyküsü. Aynı zamanda 19’uncu yüzyılın da orada başka bir yaşam tarzı var. İzmir’in çok kültürlü yapısı var. Oraya gelenler Türk aileler, geçmişin izlerini 1960-1970 yıllarına kadar korumuşlar ancak sonrasında dönüşümle apartman yapılarına dönüşmüş. Aslında vicdanen de bir pişmanlık var. Kimle konuşsak ‘keşke yıktırmasaydık’ dedi. Hiç kimse oranın yok olmasından hoşnut değil. Cumhuriyet aydınlanmasının İzmir burjuvazisini nasıl belirlediği, sınırlarını çizdiğini görüyoruz. Ünlü pamuk tüccarları, tütün tüccarları, yemiş tüccarları yanı sıra sinemacı aileler de var. Köşk, Yıldız, Sema, Şenocak, Konak sinemaları var. İzmir’in cemiyet hayatının önde gelen isimleri o bölgede yaşıyordu. Haluk Bilginer, Pakize Sükan, Sezen Aksu gibi İzmir’in ünlü isimleri de o bölgenin çocukları” diye konuştu.
FOTOĞRAFLAR YENİDEN CANLANDIRILDI
Sadıkbey’de artık eskisi gibi yalı kalmadığı için belgesel için malzeme bulmak çok zor olsa da araştırmalar sırasında elde edilen fotoğraf ve görüntüler, teknoloji sayesinde yeniden hayat buldu. Doç. Dr. Ragıp Taranç o süreci, “Belgeselin malzemelerini, Bülent’in elindeki fotoğrafları kullandık fakat onları canlandırdık. Fakültemizde öğrencilerimiz canlandırma işlerini yaptı. Mesela fotoğraftaki tramvay yürüyor. Mesela deniz hareket ediyor. Bir takım hareketle görüntüler ekledik, teknolojiden yararlandık. İZFAŞ arşivini açtı, fotoğrafları aldık. Eski dönemlere ait belgesel görüntülerini bir arkadaşımız bize verdi. Hiçbir fon veya sponsor olmadan bunu yaptık” sözleri ile anlatıyor. Yönetmen olarak belgeseli hazırlarken hissettiklerini paylaşan Doç. Dr. Taranç, “Ben bir Karşıyakalıyım ama Türk Kolejinde okudum, 6 yıl oraya geldim. Bölgeyi biliyorum. Gençliğim Göztepe’de geçtiği için arkadaşlarım Sadıkbey’deydi. Yabancılık çekmedim. Cumhuriyet aydınlanmasının ve kültürlenmesinin İzmir’deki en önemli bölgelerinden bir tanesi Sadıkbey. Bölgede azınlığa düşmüş aileler var. Rum ve Ermeni aileler girmiş ama Türkler ve Yahudi aileler birlikte dostluk kurarak uzun süre yaşamışlar ve bunlar belgeselde anlatılıyor. Kişilerin anlattıkları çerçevesinde belgesel ilerliyor” dedi.
İZLEYENLER HAYRAN KALDI
Rusya’da yapılan dünya prömiyerinde çok beğenilen 'Sadıkbey-Yalıların Dili Olsa' belgeseli, olumlu izlenimler bırakarak Türkiye’ye döndü. Dünya prömiyerinde yaşanılanları anlatan Doç. Dr. Ragıp Taranç, “Bu hikayeyi nasıl anlatabildiğimizi merak ettiler. Çünkü görsel olarak çok fazla köşk kalmamıştı, yaşanmışlık kalmamış durumda. ‘Öyle bir aktarmışsınız ki biz bunu yaşadık’ dediler. Filmindeki birçok anlatıcı geçmişi o kadar canlı ve diri anlatıyorlar ki hayal gücünüzle onu bütünleştiriyorsunuz. Biz de o hayal gücüne yardımcı olacak fotoğrafların dışında animasyon yaptık. Her sözlerine ilgili görüntü denk getirmeye çalıştık. Bahçemizde kayısı ağacı vardı diyor kayısı gösteriyoruz. Merak ve zevkle izlediler. Çok güzel bir dünya prömiyeri geçirdik. Belgesel o insanlarda bıraktığı izlenim ilginç. Tanımadıkları bir kültür, tanımadıkları bir gelişim süreci. Onlarda ilgi uyandırması da önemli bir şey. Aydın sorumluluğuyla yaklaştık. Bu bağlamda kent belleğine hem kitap belgesel film olarak iki tane ürün kazandırmış olduk. Bütün İzmir’in sahiplenmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
(YENİGÜN GAZETESİ / KENAN YEŞİL)
Yorum yazarak Gazete Yenigün Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gazete Yenigün hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gazete Yenigün editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gazete Yenigün değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Gazete Yenigün Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gazete Yenigün hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gazete Yenigün editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gazete Yenigün değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Cemal Şardag - Ben kitapta ismi geçen Arnavut Cemal kalfanın torunu Cemal ŞARDAG IM.. Bu güzel eseri büyük bir titizlikle yaratan Bülent arkadaşıma sonsuz teşekkürlerimi sunarım......
Yazılan yorumlardan Gazete Yenigün hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gazete Yenigün editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gazete Yenigün değil haberi geçen ajanstır.